Yaraya Tuz Basmak Kitap Özeti / Âtilla İlhan

Yaraya Tuz Basmak Kitap Özeti / Âtilla İlhan

Yaraya Tuz Basmak Kitap Özeti / Âtilla İlhan

Yaraya Tuz Basmak kitap Yazarı:Attila İlhan

Yaraya Tuz Basmak Kitap Konusu:1960 dönemi Türkiye

Yaraya Tuz Basmak Kitap Türü :

Roman

Yaraya Tuz Basmak Kitap Özeti

Yıl 1950/51. Yer Kore Üsteğmen Demir, Takviyeli Keşif Kolunun komutanıdır.Korede bulunan Woman Boğazını ele geçirmiştir. Gerillara karşı başarılı savunmalar yapan Demir oldukça başarılı bir askerdir. Kore’de tıpkı kendi vatanını savunur gibi savaşır. Bir çatışma sırasında çok sevdiği arkadaşı Yüzbaşı Cevdet’i kaybeder.Yüzbaşı Cevdet’in ölümü onu çok etkilemiştir. Bunun etkisiyle Zizi Yüzbaşı ile birlikte Tokyo’ya beş günlüğüne Cephe gerisi iznine gönderilir. Zizi Yüzbaşı, Demir’i Tokyo’nun barlarına götürür. Bir gecede “Geisha House”lardan birine götürür. Orada Mamasan Shamisen ile tanışır.

Yaraya Tuz Basmak Kitap Özeti / Âtilla İlhan
Yaraya Tuz Basmak Kitap Özeti / Âtilla İlhan

Tokyo dönüşü Demir yine birliğinin başına komutan olarak geçer. O gece Çinlilerle bir çatışmaya girer. Çatışma gecesinin sabahı onu ve o civarda bulunan bütün komutanları “baba” Saffet adlı Binbaşı birifinge çağırır. Saat 22: 00 sularında Üsteğmen Demir birifing yapılacak çadıra gider. Çadıra girer girmez bir patlama sesiyle kendini yerde bulur ve kendisinden geçer. Olay Üsteğmen Demir’in çadıra girmesiyle birifinge başlamak için bir kasanın üstüne oturan Yüzbaşı Halil Çayan’ın, kasaya kurulan bubi tuzağını faliyete geçirmesiyle vuku bulur.

Yüzbaşı Halil Çayan derhal ölür. Diğer komutanlar ise ağır yaralar alarak kurulurlar. Üsteğmen Demir önce Amerikan Sahra Hastanesine kaldırılır. Daha sonra ise Pusan’daki İsveç Hastanesine gönderilir. Fakat kendisi bilinçsizce yattığı için bu kısımları hatırlamaz. Kendisini bilmeden iki hafta yatar burada. Üsteğmen Demir iki yerinden ağır yara almıştır: başından ve kasıklarından. Pusan’daki doktorlar Demir’in kendisine gelmesini bir türlü sağlayamadıkları dolayısıyla yarasının ne derece ağır olduğunu kavradıkları için onu Tokyo’daki hastaneye yollarlar. Demir orada kasığından ameliyat olur.

Demir’i ilk okulu bitirinceye kadar Kalfa Nine büyütmüştür. Baş örtüsü oyalı, çitlenbik gözlü, kuru incir buruşuğu, dişsiz bir ihtiyardır Kalfa Nine.

Demir annesiyle birlikte babası ve dedesine karşı adl olunmaz bir öfke ve korkuyla birleşmişlerdir. Dedesi Çukurcalı Rasim Efendi, oldukça dindar bir adamdır. Oğlu Feyzullah Efendiyi de kendi görüşleri doğrultusunda yetiştirmiştir.

Dedesinin Demir ve annesi üzerinde sıkı bir otoritesi vardır. Dedesinin harb okullarını “Mustafa Kemal’in dinsiz okulları” olarak tanımlaması Demir’in harb okuluna gitme isteğini daha da kamçılamıştır. Zaten annesi de onu küçük yaşlardan itibaren harbiye eğitimi alması içi yönlendirir. Onun tıpkı amcası Harullah Efendi gibi cesur bir asker olmasını istemektedir.

Üsteğmen Demir Tokyo’da hastanede kaldığı sürenin büyük kısmını kendini bilmez bir halde geçirir. Bu süre zarfında Hemşire Julie onunla yakından ilgilenir. Hastanede, Bostonlu olduğu her halinden belli kibirli bir sesi olan ve yakışıklılığı onu daha da katlanılmaz kılan Sheldon adında bir doktor ve Hemşire Julie’ye yardım eden Japon bir hemşire mevcuttur.

Üsteğmen Demir iyi bir bakım sayesinde iyileşir. Hemşire Julie ona çok iyi bakar. Onun Demir ile bu kadar yakından ilgilenmesini en büyük sebebi hiç kuşkusuz yakışıklılığıdır. Yalnız doktorlar kasığındaki derin yara ile fazla ilgilenmişler daha da ağır olan alnındaki yara ile pek ilgilenmezler. Bu yaranın ciddiyetini ise ancak Demir ağır baş dönmeleri geçirince fark ederler.

Hastanede yattığı bir gün Demir Yüzbaşı Cevdet’i görür gibi olur. Onun söyledikleri bir bir aklına gelir. Onun söylediği şeylerin doğruluğunu anlar. Bunun üzerine karşısında yatan yatak komşusu Yüzbaşı Ramon’a büyük bir itirafta bulunur. Hayatı boyunca kimseye etmediği ve edemeyeceği bir itiraftır bu, “aldanılmışlığın” itirafı. Birey ve bir Türk olarak (bilgi yelpazesi.net) herkese hep üstten baktığının öyle gördüğünü ve öyle öğretildiğinin itirafı aslında gerçeğin hayat şartları karşısında çok daha farklı olduğunun itirafıdır. Bu itiraf şöyle biter “ne Türkiye benim sandığım Türkiye,ne askerlik benim sandığım askerlik, ne ben sandığım benim. ”

Gönderildiği Kore’de çarpışırken ağır yaralanmıştır; iki hafta Pusandaki İsveç hastanesinde yatar, kızılhaç uçağıyla getirildiği Tokyo’da Amerikan hastanesinde ameliyat edilir; gösterdiği kahramanlığa karşı da Amerika Birleşik Devletleri başkanı tarafından kendisine Silver Star madalyası verilir. Yurda getirildikten sonra Ankara’da Gülhane Askerî Hastanesi’nde üç ay daha tedavi gören, altı ay bir hava değişiminden sonra da Çankırı Piyade Okulu’na atanan üsteğmen, 1960 İhtilâlini hazırlayacak komitelerle teması sıklaştırmış, o arada yüzbaşı olmuş, Birlik gazetesi muhabir ve röportajcılarından Ümit adında bir kızla da ilişki kurmuştur.

“İhtilâlin karıncaları”ndan olan ve içine düştüğü çıkmazdan memleketi kurtarınca kendisinin de kurtulacağını uman, yüzbaşı Demir, 28 Nisan 1960 olaylarında İstanbul’da üniversiteyi kuşatan birliktedir, sıkıyönetim karargâhında nöbetçi subayıdır, 27 Mayıs 1960 İhtilâliden sonra da, düşen iktidar Demokrat Parti ileri gelenlerinin yargılandığı Yassı Ada davaları sırasında İrtibat Bürosu’nda görevlidir. 30 Ağustos 1960’ta binbaşılığa yükselir, şu var ki 1950-1960 ve sonrası, on yılı aşkın bir süre içinde hayatını dolduran savaş ve toplum olayları, bireysel aşklar, Demir Çukurcalı’nın içini kemiren yarayı iyi edememiştir.


Web Tasarım