Ebu Hanife Kimdir?
Ebu Hanife Kimdir?
Doğum: MS 699, Kufe, Irak
Ölüm tarihi ve yeri: MS 14 Haziran 767, Bağdat, Irak
Ebu Hanife Biyografi
Ebû Hanîfe veya tam adıyla Ebu Hanîfe Numân bin Sabit bin Zûtâ bin Mâh (Arapça: أبو حنيفة, d. 699, Kufe – ö. Eylül 767, Bağdat)[3] İslam dininin dört fıkıh mezhebinden birisi olan Hanefi mezhebinin kurucusu ve Sünni fıkhının en büyük üstâdlarından biri sayılan İslam fıkıh ve hadis bilgini.Asıl adı “Nu’man bin Sâbit” olup sevenlerince ismi “İmâm-ı Â’zam” unvanıyla birlikte anılır.
Ebû Hanîfe, 699 yılında, zamanının önemli bilim merkezlerinden olan Kûfe’de doğdu.Babasının adı Sabit, dedesinin adı Zûta’dır.Ebû Hanîfe’nin “Hanîfe” künyesini nereden aldığı konusu açık değildir. Ebû Hanîfe ismi, Arapça “Hokka/Divit/Kalem Babası” anlamına gelmektedir.Bu ismin Arapçadaki gönülden tertemiz şekilde iman eden anlamındaki hanîf sözünden hanîflerin babası şeklinde onun öğrencileri tarafından kullanılmış olması muhtemel görülür.
Ebû Hanife’nin dedesi Zûta, Afganistan civarlarında yaşamış, Arapların burayı fethetmeleriyle esir düşmüştür.Teym kabilesinin kölesi olduysa da daha sonra özgürlüğüne kavuşmuştur.Fakat Ebû Hanîfe’nin torunlarından İsmâil, büyük dedesinin asla bir köle olmadığını söylemiştir. Zûta, Ali bin Ebu Talib zamanında Kâbil’den gelerek Kûfe’ye yerleşmiştir.
Onun oğlu olan Sâbit ise Tirmiz, Nesa ve Enbar’da yaşamıştır.Hatta Ebû Hanîfe’nin Enbar’da doğduğu dahî iddia edilmiştir. Daha sonra yerleştiği Kûfe’de kumaş ticaretiyle uğraşan varlıklı ve dindar bir kişiydi.Ali bin Ebu Tâlib ile görüştüğü, kendisi, evladı ve zürriyeti için duasını aldığı rivayet edilir.
Ebû Hanîfe’nin ailesi Horasan’ın ileri gelenlerinden bir zatın soyundan gelir ki ailesinin Arap olmadığı kesindir.Fars olduğu şeklinde görüşler yaygındır. Bâzı tarihçiler de Babil’de yaşamış bir Arap olduğunu söylemişlerdir.
Ebû Hanîfe, küçük yaşta Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlemiş ve Arapçanın o zaman tasnif edilmekte olan sarf, nahiv, şiir ve edebiyatını öğrenmiştir.Gençlik yıllarında sahabeden Enes bin Mâlik’i, Abdullah bin Ebî Evfâ’yı, Vasîle bin Eskā’yı, Sehl bin Saide’yi ve en son hicrî 102’de Mekke’de vefat eden Ebu’t Tufeyl Amir bin Vasîle’yi görmüş, bu sahabelerden hadis dinlemiş olduğundan tabiinden sayılır.
Ebû Hanîfe, ilimle uğraşmaya başlamadan önce başarılı bir tüccardı. İmam-ı Şâbî’nin tavsiyesiyle onun ders halkalarına devam etmeye başlamış, kelam, iman, itikad ve münazara bilgilerini Şabi’den öğrenmiştir.Daha sonra Hammâd bin Süleyman’ın ders halkasına katılarak fıkıh öğrenimine başlamış, Hammâd’ın derslerine on sekiz yıl devam etmiştir.
Ebû Hanîfe, sık sık Mekke ve Medine’de çoğu tabiinden olan âlimlerle görüşür, onlardan hadis rivayeti dinler ve fıkıh müzakereleri yapardı.Ehl-i Beyt’ten Zeyd bin Ali’den, Muhammed el-Bakır’dan ilim öğrendi.
Tasavvuf bilgilerini Muhammed el-Bakır, ondan sonra da Silsile-i Aliyye’den olan Cafer-i Sadık’tan aldı. Sahabeden İbn-i Abbâs’ın ilmini Mekke fakihi Atâ bin Ebu Rebah’tan ve İkrime’den, Halife Ömer ve onun oğlu Abdullah’tan nakledilen ilimleri Abdullah bin Ömer’in azatlısı Nafi’den öğrendi.İbn-i Mesud ve Ali’den nakledilen ilimleri de buluşup görüştüğü tabiinden öğrendi.
Ebû Hanîfe, bütün zorlamalara rağmen Emevî ve Abbâsî saltanat sahiplerine boyun eğmemiş, yönetim anlayışını onaylamadığı Abbasi Devleti’nin ikinci halifesi Ebû Câʿfer “el-Mansûr”, Ebu Hanîfe’yi Bağdat’ta hapsettirip işkence ettirmiş ve zehirleterek öldürtmüştür. Mezhebi, İslâm dünyasının büyük bir kısmına yayıldı.Selçuklu Sultanı Melikşah’ın vezirlerinden Ebu Sa’d-i Harezmi, Ebu Hanîfe’nin kabri üzerine bir türbe ve çevresine bir medrese yaptırdı.
Görüşleri
Ana maddeler: Fıkıh ve Sünni
Akaid ve kelam; Ebu Hanife’ye göre Kur’an mahluk (yaratılmış) değildir. Bu anlamda Kur’an ne O’nun kendisidir, ne de ondan başkasıdır. Arapça metin ise mahluktur.
Fıkıh; Ebû Hanîfe, fıkıh meselelerinin çözümünde belli bir usul belirleyen ve bunu sistemleştiren ilk İslam bilginidir.Nitekim onun kurmuş olduğu bu sistem fıkıh tarihindeki ilk mezhebin doğuşuna ve kendisinin de ilk mezhep imâmı olarak anılmasına yol açmıştır.
Ebû Hanîfe, meselelerin çözümünde dört delil olarak anılan Edille-i şer’iyye kavramını kendi görüşleri üzerine yeniden düzenlemiştir.Bunları kısaca incelersek:
Kitap
Ebû Hanîfe, Kur’an ayetlerinin zahirinden çok illetine bakarak görüş belirtmiştir.Ona göre, ibadet ile ilgili olanlar hariç her ayetin belirttiği hükmün ardındaki neden bulunmalı ve ona göre fetva verilmelidir.
Sünnet
Görüş bildirirken sünnetlerin geliş ve bildirilme yollarında titizlik gösterdiği gibi hadisleri kıyas denilen Kur-an ve Sünnet’in tamamının ortaya koyduğu anlayış ile çelişmeleri durumunda eleştiriye tabi tutmuştur.Mürsel hadisleri kabul etmiştir.
Kıyas
İsmi neredeyse kıyas ile özdeşleşmiştir.Bazı hadisleri kıyasa uymadığı gerekçesiyle delil olarak almaması sebebiyle ehl-i hadis tarafından ağır eleştirilere maruz kalmıştır.
İcma:
Buraya kadar sayılan Edille-i şer’iyye denilen dört temel delil, fıkhın mesele çözmede kullandığı ve Ebû Hanîfe’ye kadarki bilginlerin ihtilafsız kullandığı araçlardır.İmam bu araçları yeniden yorumlayarak benzersiz bir kullanımını ortaya koymuştur.Bu geleneksel delillere bir beşincisini ekleyerek fıkıh usulündeki asıl devrimini bu konuda yapmıştır:
İstihsân
Ebû Hanîfe fıkıh bilimine bu metodu kazandırarak İslamı’ın zaman içinde değişebilecek şartlara uyum sağlamasını amaç edinmiştir. Başta Şafii olmak üzere bilginler tarafından şiddetli bir muhalefetle karşılaşmıştır.