Yeni Hayat Şiir Kitabı Özeti | Ziya Gökalp
Yeni Şiir Kitabı Özeti | Ziya Gökalp
Yazar : Ziya Gökalp
Türü: Şiir türünde yazılmış bir eserdir.
Yeni Hayat Kitap Özeti
Yeni Hayat, Ziya Gökalp tarafından kaleme alınmış bir manzum bir kitaptır. Dönemin bazı yazar ve aydınları edebiyatta halka yönelmek, halka hitap etmek gibi fikirleri savunuyorlardı. Ziya Gökalp de bu yenilikçi fikrin bir savunucusu olduğu için Selanik’te gençlere fikirlerini aktarmış, etrafında bu Yeni Hayat hareketini benimseyen bir kitle oluşmuştur. İsminden anlaşılacağı üzere Yeni Hayat Hareketi, yeni bir toplumsal hayat hedefidir. Yeni Hayat fikri hakkında makalelerle düşündüklerini yazan Gökalp, 1918 yılında hareketiyle aynı isimde şiir kitabı Yeni Hayat’ı Yeni Mecmua isimli dergide yayınlar.
Yeni Hayat şiir kitabında yer alan otuz iki şiir, Ziya Gökalp’in sosyal inkılâp hakkındaki düşüncelerin manzum bir şekilde ifade edilmesinden ibarettir. Ziya Gökalp, kitabın başındaki ifadede kendisinin bir şair olmadığını; ancak devrinde meydanın şairlik iddiasında bulunan kimselere kaldığını ifade eder ve fikirlerini şiir yoluyla ifade etmenin halkı eğitme konusunda pratik bir fayda sağlayacağını söyler. Bu şiirler, Ziya Gökalp’in “Modern Türk toplumu nasıl olmalıdır?” sorusuna vereceği cevapları oluşturmaktadır.
Yeni Hayat Şiir Kitabında kısa Özetler
“Din” şiirinde Ziya Gökalp, Yunus Emre’nin tasavvuf anlayışına benzer bir şekilde, Allah’a cehennem korkusundan veya cennet ümidinden dolayı değil, yalnızca O’nu sevdiğinden dolayı taptığını ifade etmektedir. o, vaizden şeytan ve melek üzerine değil, sevgi üzerine konuşmasını bekler. “Dinle İlim” şiirinde ise, dinin peygamberler döneminde hikmete vesile olan bir yol olarak çıkmasını; ancak daha sonraki devirlerde din ile hikmetin yollarının ayrılmasını anlatır. Artık din terbiye ile, hikmet ise aklın rehberliğindeki ilim ile ilgilenir. Hikmetten ise pozitif bilimler doğar. Şair, şiirinin son mısrasında din ile pozitif bilimi birleştirir ki bu anlayış yeni hayatın en önemli ilkelerinden biridir: “Din, kalpteki vecdin müspet ilmidir!..” (s. 26).
“Vatan” şiirinde şair, Türklerin ideal ülkesini çizer. Burada, ezanın ve Kur’an’ın Türkçe olması gerektiği, böylece herkesin, Hakk’ın buyruğunu anlayabileceği söylenir. Ayrıca; bu ülkenin meclisinde yabancı milletvekillerine yer yoktur. Her ferdinde mefkûre, dil, adet ve din birdir. Bu ülkede dönen bütün sermaye Türklere aittir ve Türkler trenlerini, tersanelerini, fabrikalarını kendileri işletir. Dolayısıyla bu ülke; hem siyasi hem de ekonomik açıdan tam bağımsızdır. Dinî açıdan ise kendi kimliğini koruyan bir niteliğe sahiptir.
“Millet” adlı şiirde, dünyadaki bütün Türklerin birliği konusu işlenmektedir. Şairin ifadesiyle: “Türk milleti bir bölünmez bütündür…” İlerleyen kıtalarda Ziya Gökalp, Orta Asya’daki Türklerin Rusya ve Çin’in esaretinden kurtulup kendi devletlerini kuracağını, nihayet bütün Türk devletlerinin günün birinde birleşeceğini söyleyerek Turan ülkesi hakkında bir kehanette bulunmaktadır.
“Ahlâk” şiirinde şair, yeni toplum düzenindeki ahlâkı anlatmaktadır. Bu toplumda hak yoktur, vazife vardır. Yeni toplumun fertleri ise bireyselci değil, toplumcudur. Şairin ifadesiyle: “Ben, sen yokuz, biz varız” (s. 30). Son olarak Ziya Gökalp, devleti ve milleti bireyin hayatının önüne koymaktadır. Önemli olan millet ve devlettir. İnsan ölmelidir ki millet yaşasın.
“Vazife” şiirinde ise, bir askerin hakkı, menfaati ve arzusu olmadığını, yalnızca vazifesi olduğunu dile getirir şair. Askerin vazifesi de, komutanına kayıtsız şartsız itaat etmektir.
“Köy” şiirinde, köylerden mültezimlerin ve faizcilerin kaldırılması, her yerde bankaların yapılıp ziraat sendikalarının kurulması talep edilir; çünkü hür Türk köylerinin bozulmasını engelleyecek tek çare budur.
“Lisan” şiiri, bu kitabın en önemli şiirlerinden biridir. Burada Ziya Gökalp, yeni toplumda Türkçe’nin nasıl yabancı dillerden kurtarılacağına dair bazı önemli meselelere değinmektedir. Şair, İstanbul Türkçesini, Türkçenin en güzel hali olarak benimser. Türkçe, hiç kimsenin sözlüğe bakmak zorunda kalmadığı bir dildir. Şairin öz-Türkçe konusunda bir bağnazlığı yoktur. Ona göre; yabancı dillerden dilimize girip Türkçeleşmiş bie kelime, Türkçedir. Şayet, teknolojinin ilerlemesi ve yaşam şartlarının değişmesi neticesinde yeni kelimelere ihtiyaç duyulursa, bu kelimelerin bulunmasında Türk halkının söz yaratma usullerine uyulması gerektiği söylenir. Son olarak şair, Turan’ın bir ili, ve sadece bir dili olduğunu söyler. Eğer Türklerin başka başka dilleri olduğu söyleniyorsa, bunu söyleyen kişilerin başka emelleri vardır. Eğer Türkler, tek bir dili konuşmazlarsa zamanla hepsi siyasi olarak birbirinden ayrılacaktır.
“Kadın” şiirinde Ziya Gökalp, toplumun üç rüknü olduğunu söyler: Aile, devlet ve millet. Ona göre; aileyi kuran kadındır, devleti kuran ise erkek. Ancak millet, hem kadın hem de erkekle kurulur. Bu da, kadının en az erkek kadar önemli olduğunu gösterir.
“Seciye” şiirinde şair, yıllarca köy köy bütün Anadolu’yu dolaşarak aradığı o Türk ruhunu Çanakkale Savaşı’nda gördüğünü ifade etmektedir.
“Deha” şiirinde, eski zamanlarda okuryazarların halka önderlik ettiği; ancak yeni hayatta bu ilişkinin tersine döndüğü söylenmektedir. Halk vicdandır, okuryazarlar ise bu vicdanın şuuru. Köksüz şuur ise deliliğe yakındır. Dolayısıyla, artık okuryazarlar halka dönüp kendi köklerini orada aramalıdır. Doğru sanat, doğru aklâk ve doğru din yalnızca halkta bulunur.
“Kavim” şiirinde, Türk olmayanın Türklere yönetici olamayacağı; Türkü sevmeyenin ise Osmanlı kalamayacağı ifade edilir. “Sanat” şiirinde ise Doğudan ve Batıdan gelen sanat etkilerine tüm kapılar kapatılır ve sanatın özü Türk milletinin kendisinde aranır. “Meslek Kadını”nda ise, kadının niçin çalışması gerektiği üzerine düşünceler üretilir. “Aile” şiirinde kadının erkek hayatındaki yerinin önemine değinilir ve şeriatin kadına dair hükümleri eleştirilir. Şaire göre, kadın erkekle nikah, miras ve boşanma gibi şeriat hükümlerinde eşit olmalıdır.
“Külliye” şiirinde şair, eğitim alanındaki düşüncelerine yer verir. Ona göre, medrese ile üniversite eğitimi birleşmeli, devlette iki farklı eğitim kurumu olmamalıdır.
Sonuç olarak diyebiliriz ki şair, sosyal bilimci ve düşünür kimliğini “Yeni Hayat” adlı kitabındaki şiirlerinde sergilemektedir. Halkı eğitmek için kaleme alınan bu şiirler, hiçbir sanat kaygısı güdülmeden yazılmış manzumelerden ibarettir. Asıl amaç, modern Türk toplumunun nasıl olması gerektiği konusundaki düşüncelerin ortaya konulmasıdır.