Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak Kitap Özeti | Ziya Gökalp
Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak Kitap Özeti | Ziya Gökalp
Yazar:Ziya Gökalp
Konusu
Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak, Ziya Gökalp’ın zengin bilgi birikiminden hareketle bir sistem içerisinde sunduğu düşüncelerinin özeti mahiyetindedir. Kitapta, Türk milletinin ve devletinin XX. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşadığı sorunlarına dair yazarın ortaya attığı çözüm önerileri yer almaktadır.
Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak Kitap Özeti
Ziya Gökalp’in Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak adlı kitabı; Üç Akım, Lisan, Gelenek ve Kural, Kültür Zümresi, Medeniyet Zümresi, Türklüğün Başına Gelenler, Eğitim, Ülkü, Türk Milleti ve Turan, Millet ve Vatan, Milliyet Mefkûresi, Milliyet ve İslâmiyet olmak üzere on bir makaleden oluşmaktadır.
Ziya Gökalp Türkiye’de Türklük, İslamlık, Batılılaşma gibi kavramları bu kitabı ile tartışmaya açmıştır. Ziya Gökalp bu kitabında Tanzimat’ın ilanından itibaren Osmanlı Devleti’nde tartışılan üç ayrı fikir akımı üzerinde durmuştur. Bu makalelerden birkaçına bakacak olursak, Gökalp; Üç Akım adlı makalede kısaca memleketimizde üç farklı fikir akımının olduğunu belirtmiştir. Bu akımların tarihi incelendiğinde düşünürler öncelik olarak muasırlaşmak akımını hissetmişlerdir. Üçüncü Sultan Selim devrinde başlayan bu eğilime inkılaptan sonra İslamlaşmak düşüncesi eklenmiştir ve son zamanlarda ortaya Türkleşmek akımı çıkmıştır. Muasırlaşmak düşünürlerce asli bir inanış hükmünde olduğu için, belirli bir yayıncıya sahip değildir. İslamlaşmak fikrinin taraftarı Sırât-ı Müstâkim-Sebilürreşat, Türkleşmek fikrinin taraftarı Türk Yurdu mecmualarıdır.
Memleketimizde kuvvetli bir hükümetin kurulamamasının nedeni olarak Türklerin iktisadi sınıflardan mahrumiyeti yüzünden olduğu söylenmiştir. Hangi millette hükümet, iktisadi sınıflara dayanırsa orada hükümetin gayet kuvvetli olacağı belirtilmiştir. Milli ülkeden mahrumiyet Türkleri milli ekonomiden mahrum ettiği gibi, lisanın sadeleşmesine, güzel sanatlarda milli üslupların oluşmasına mani olduğu söylenmiştir. Türkleşmek ve İslamlaşmak ülkeleri arasında olmadığını ve bunlarla muasırlaşmak ihtiyacı arasında bir çekişmenin mevcut olmadığı söylenmiştir. Türk Milletinin Ural-Altay ailesine, İslam ümmetine, Avrupa beynelmileliyetine mensup bir toplumdan ibaret olduğu söylenmiştir. Lisan adlı makalede bir cismin uzunluğunun, genişliğinin, derinliğinin olduğu gibi, sosyal vicdanında üç boyutunun olduğu ve bunların da milliyetçilik, ümmetçilik, asırcılık olduğu belirtilmiştir. Dilimizin elli-altmış seneden beri bir genişleme yolunu tuttuğunu ve buna bağlı olarak gözümüzün yeni sanat ürünleri, zihnimizin yeni kavramlar görmeye devam ettiğini bunlar isimsiz kalmayacağı için de her gün birçok kelimelerle lisanımızın zenginleştiği belirtilmiştir. Lisanımıza giren kelimeler üç türdür. Bunlardan birincisi ecnebi kelimeler ikincisi Arapça ve Acemceden yaratılan veya oluşturulan kelimeler üçüncüsü ise Türkçe yaratılan veya alıntılanan kelimelerdir. Birinci tür kelimeler lisanımıza kaçak suretiyle girmiştir. Gelenek ve Kural adlı makalede toplumsal hayatımızın hangi yönüne bakarsak iki akımın çarpıştığı üzerinde durulmuştur. Bunlardan biri radikallik, diğeri muhafazakârlıktır. Birbirinin tamamıyla zıddı sayılan bu iki akım gerçekte aynı esasta birleşmiştir. İkisinin birleşimine kuralcılık denilmektedir. Muhafazakârlar, mevcut olan kuralları değişmez gerçekler arasında görürler. Radikaller ise makul kuralları mutlak ilkeler sırasına koyarlar ve kabul etmeyenleri de gericilikle suçlarlar. Bahsedilen bu iki sınıftan hiçbiri, bu kuralların nereden çıktığını, ne yolda geliştiğini, sonradan gelen zamanlarda uyuşmayan muhitlere nasıl uyduğunu aramaya gerek görmezler. Çünkü her iki tarafa göre de kurallar, zamanlar üstünde ve muhitlerin haricinde kendi başına varlığını sürdürenlerdir. Kurallara tabi olma tekrar ede ede alışkanlık haline geldiği için yaşlıların muhafazâkar, gençlerin ise medeni ihtişamları ile parlak görünen gelişmiş milletlerin gelişmelerinin sebeplerini uygulamakta oldukları kuralların doğruluğuna inandıkları için bunları taklit etme hevesine düştüklerini ve bundan dolayı da kökten inkılapçılar sırasına geçtikleri söylenir. Terbiye adlı makalede İslam terbiyesi denildiğinde iki fikrin akla geldiği üzerinde durulmuştur. Bunlardan birincisi, İslamiyet’in terbiyede tatbik ettiği usuller ikincisi, yetiştirilecek çocukların İslam kurallarına göre terbiye edilmesidir. İslamiyet’in terbiye usullerini incelemenin terbiye tarihine ait olduğu söylenmiştir.
Ziya Gökalp Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak kitabının dili oldukça ağırdı. Anlamakta güçlük çektiğim çok yer oldu. Daha sadeleştirilmiş kitabı basılsa okunabilecek bir kitap ama bu şekilde çok anlaşılır değil. Daha iyi bir yayınevi çevirisi olursa okunmasını tavsiye ederim.
Kitap, günümüz Türkiye’ndeki milliyetçilik fikrinin babası sayılan Gökalp’in milliyetçilik fikri ile dini birbirine barıştırmaya çabasının ürünü olarak değerlendirilmektedir.Ziya Gökalp bu eserinde Osmanlı Devleti’nin yıkılmasını engellemek için öne sürülen üç büyük fikir akımı hakkında görüşlerini bildirmiştir. Kendisinin Türkçülük düşüncesini benimsediği, kitabın hemen her bölümünden anlaşılır.