Saçkıran Roman Özeti | Aziz Nesin
Saçkıran Roman Özeti | Aziz Nesin
YAZAR: AZİZ NESİN
SAYFA SAYISI: 150
TÜRÜ: Roman türünde yazılmış bir eserdir
KONUSU
Saçkıran isimli roman, Batıdan alınmış olan edebi akımların sanatçılar üzerinde yarattığı etkiyi, bu akımların yapaylığını, 1950 yıllarındaki gazetecilik anlayışının ne olduğunu ve siyasi yaşamı ele almaktadır.Toplumun nasıl yönlendirildiğini anlatır. Saçkıran, temelinde bir edebi eleştiri romanıdır.Toplumsal yapıyı ve düzeni eleştirir. Romanda, çok açık bir şekilde İkinci Yeni akımı eleştirilmiştir. Bu dönemin sanatçılarını içerisine alan ortam, Batıdan almış oldukları ve şiirimize uyarlamak için çabaladıkları akımları mizahi bir dil ile eleştirilmiştir.
Saçkıran Roman Özeti
Saçkıran isimli roman, bir hapishane atmosferi ile okura merhaba der. Oğuz işsiz bir adamdır. Bir gün iş aramak için evinden çıkar. İstiklâl Caddesinde kapılmış olduğu insan seli ise onu Seylan Pastanesi’ne kadar götürür. Ortam fazlasıyla kalabalıktır. Kendinden biraz büyük bir delikanlının yanına oturmak zorunda kalır. Onların yanına; Özgür, Yılmaz, Atillâ isminde üç genç daha gelmiştir. Hepsinin birer şair olduğunu öğrenmiş olduğu bu gençler birbirlerine yazdıkları şiirleri okumaya başlarlar.
Oğuz’un da bir şair olduğunu sanırlar ve ondan bir şiir okumasını talep ederler. O da hayır diyemez ve yanına aldığı, babasının askerî fırın defterinden herhangi bir sayfa açıp okur. Masadaki gençler bu şiiri oldukça beğenirler. Bu genç kahramanımız, masada konuşulan konulara tam anlam veremese bile aniden girdiği bu ortamı çok sever ve böyle bir ortama katıldığı için mutluluk duymaya başlar. O günün akşamında birlikte meyhaneye giderler ve burada Hikmet, Selahattin ve Günay isminde üç kişi ile daha tanışır.
Masada dönen konuşmalardan eski ve yeni kuşak şairlerin bir çatışma içerisinde olduğunu anlamıştır. Onlar ise genç kuşağın temsilcileridirler. Fakat kendi aralarında ikiye bölünmüşlerdir. Bir bölümü anlamsız şiiri desteklerken diğer bir bölümü gerçekçi şiiri savunmaktadır. Dergi çıkartmak için karar alırlar, iş bölümü yaparlar ve Oğuz’dan da derginin yönetim işlerini almasını isterler. Ancak Oğuz dergi adına arkadaşlarının söz vermiş olduğu parayı toplayamamaktadır bir türlü. Selahattin isimli şair, bir basımevi bulmasını ve işe başlamasını, parayı da artık daha sonra toplayacaklarını söylemiştir. Sabah erken saatlerde, Oğuz’un anlaşmış olduğu basımevinde bütün arkadaşlar toplanırlar. Oğuz derginin hemen çıkması için bütün çabasını harcamaktadır fakat mürettibin hikâyeleri hiç bitmemektedir. Gençler ise dergi sabaha çıkmazsa kıyamet kopacağını sanmaktadırlar; onlara kalsa bütün edebiyat çevresi onların çıkartacakları bu derginin bekleyişindedirler. Fakat aksilikler bir türlü peşlerini bırakmamaktadır. Matbaada “b” harfi bitmiştir… Yazılardaki “b” harflerini çıkartırlar ve basıma devem etmeye çalışırlar. Ancak ‘’b’’ harfinin ardından sırsıyla “m, r, h” harfleri de tükenir. Her harf bittiği zaman da, yazıdan bu harfleri çıkartmaya başlarlar ve harfler artık bite bite en nihayetinde yazıda şu cümle kalmış olur: “Aaaa, aaiiiii a-a iii. Aaaa iii ai ai ”… En sonunda yazılarını da bir şekilde bitirirler. Bu probleme de yerel bir gazeteden almış oldukları resim ve yazıları ekleyerek çözüm üretirler. Fakat dergi ne yazık ki basıma yetişmemiştir, ertesi günü beklemek zorunda kalırlar… Oğuz büyük bir üzüntü ile arkadaşlarının yanına gitmiştir. Hep birlikte kafa dağıtmaya giderler ve gittikleri mekanda Fikret isminde bir genç ile tanışırlar. Gecenin konusu ise Ar dergisinde onlar hakkında çıkmış olan yazıdır. Hiç birinde para olmadığından dolayı hesapları Fikret ödeyecektir; doğrusu, ödemez. Fikret, babası iktidar partisinin ilçe başkanı olduğundan dolayı, onun siyasi kimliğini kullanarak gittiği mekanlarda eğlenmeye bakan bir gençtir.