Kamyon Öykü Özeti | Sebahattin Ali
Kamyon Öykü Özeti | Sebahattin Ali
Kitabın Yazarı: Sebahattin Ali
Türü: Öykü Hikaye
Kitap icerisinde sadece bir kısım özet olarak burada bulunur.
GRAMOFON AVRAT
Henüz yirmili yaşlarında olan genç kadın Azime’nin eline düşmüştü. Azime bu kadını güzelce giydirip eğlence mekanlarına gönderiyordu.
Genç kadın güzel dans etmesinden ve yanık sesle türkü söylemesinden dolayı adı Gramofon avrat olmuştu. Gramofon avrat eğlencede her gördüğü yüzü unutuyordu. Yalnız bir tek Murat’ı unutmamıştı. Murat, Gramofon avrat için tutulmuş şofördü. İkili neredeyse hiç konuşmamıştı. Bir gün yine bir eğlenceye giderken silahlar patladı, küfürler duyuldu. Gramofon avrat vurulmuştu. Murat içeri girip ateş saçtı. Sonra kadını alıp kaçtı. Çok geçmeden hapise düştü. Kadın da hastaneden çıktıktan sonra her aklına geldikçe hapishaneye Murat’ı görmeye gidiyor, ona kendi bedenini satarak satın aldığı şeyleri veriyordu.
KAMYON
Kamyon Konya’dan İzmir’e gidecekti. Kamyonun içinde yaklaşık yirmi kişi vardı. On sekiz yaşlarında genç bir köylü de şehirde çalışmak için İzmir’e gitmek istiyordu. Delikanlı bakkalın oğlundan akıl aldı. Bakkalın oğlu otomobile paranın yarısını vermesini İzmir’e yaklaştıklarında gizlice kamyondan atlayıp İzmir’e yürüyerek girmesini söyledi. Şoför İzmir’e girerken yol parasının diğer yarısını toplar. Erken davranıp atlamazsan dayak yersin diyerek son sözlerini söyledi. Delikanlı kamyona bindi ve yolculuk başladı. Kamyon yavaşlayınca parayı toplayacaklar diye korkuyor, tekrar hızlanınca rahatlıyordu. Otomobil birden yavaşladı. Henüz yapılmamış olan bu yolun kayma tehlikesi olduğu için yolcular bir süre yürüyecekti. Şoför “haydi beyler” dedi. Genç delikanlı para toplayacaklarını düşünerek korkular içinde kamyondan atladı. Dengesini kaybederek kafasını taşlara çarpa çarpa yuvarlandı.
KAZLAR
Dudu’nun kocası Seyit, köy düğününde bir adamı vurmuştu. Adama ateş edenler sekiz kişiydi. Ancak diğerleri para vererek işten kurtulmuştu. Seyit ve arkadaşı Durmuş onar sene yediler. Dudu genç ve güzeldi. Oğluyla bir başına kalmıştı. Bir gün Seyit mektupta bulunduğu koğuştaki pislikten şikayet ettiğini yazmıştı. Eğer karısı gelirken iki kaz getirirse başgardiyan onu daha temiz bir koğuşa alacaktı. Dudu’nun elinde yalnız bir kaz vardı. Onun da yumurtasını bakkala bağlamıştı. Kimsenin ona kaz vermeyeceğini biliyordu. Bu yüzden düşündü ve kaz çalmaya karar verdi. Kazları çalarak şehrin yolunu tuttu. Hastalığı iyice ilerleyen Seyit hapishanede öldü. Hapishane katibi Dudu’nun elinden kazları aldı ve kaz çaldığı için üç ay hapis yedi. Kocasının ölümünden çok geç haberi oldu.
ÇAYDANLIK
Mahpus hastanesindeki oda da beş kişi yatıyordu. Rüşvetten dolayı iki yıl ceza alan icra memuru Süleyman Efendi zatürreden dolayı burada bulunmaktaydı. Aksi ve yaşlı bir adamdı. Oda da genellikle ondan başka kimse konuşmazdı. Oda da ki hastalardan Satılmış’ ı kendine hizmetçi yaptı. Süleyman Efendi gün boyu herkese bilmişlik taslar, kimseyi beğenmezdi. Yalnız duvara sırtını dayayıp çay içerdi. Doktorun çayı yasaklamasına rağmen işe yaramadı. Satılmış getir çaydanlığı nidasıyla odayı sese boğuyordu. Durumu iyice fenalaşan Süleyman Efendi bir sabah ansızın öldü. Ertesi sabah oğlu ve akrabaları geldi. Ona ait bütün eşyaları bohçaya koydular. Yalnız çaydanlık yoktu. Oda da ki diğer hastalara suç attılar. Daha sonra Satılmış geldi. Çaydanlığı onlara teslim etti. Süleyman Efendi’nin karısı, devlet elinde can verdi ölüsünü de devlet kaldırır diyerek odayı terk etti.
Sabahattin Ali, olay üzerine temellenen öykü türü olan Maupassant (olay) öykücülüğünü benimsemiştir. Yapıtlarında, Anadolu köy kasaba hayatından aldığı acıklı konuları gerçekçi bir anlayışla işlemiştir.
Cumhuriyet edebiyatının toplumcu gerçekçi yazarları arasında yer alan yazar daha çok öyküleriyle ön plana çıkmıştır. Eserlerinin konusunu genellikle ezilen insanlar oluşturmaktadır. Daha önce hapishaneye girdiği için öykülerinde hapishanelere de rastlanılır.
Çarpıcı ve güçlü betimlemeleriyle öykülerini yazan sanatçı, unutulmayacak eser kurgularıyla Türk edebiyatında önemli yer tutar.