Bab-ı Esrar Kitap Özeti | Ahmet Ümit
Bab-ı Esrar Kitap Özeti | Ahmet Ümit
Yazar :Ahmet Ümit
Türü : Roman türünde yazılmış bir eserdir.
Eserin Kahramanları
Memnan fidan,Ziya kuyumcuzade ,Nigel ,Komiser Zeynep ,Komiser Ragıp , Poyraz Efendi ,Serhat Gökgöz ,Kadir Gemelek ,Solak Kamil, Yüzbaşı Yılmaz ,İzzet efendi ,Şah Nesim ,Susan
Bab-ı Esrar Kitap Özeti | Ahmet ÜmitKonusu
Kitap, Konya’da bulunan Yakut Otel isimli otelde çıkan yangın üzerine, Londra’dan sigorta acentesinin bu yangını araştırıp incelemesi için oraya yolladığı sigorta eksperi Karen Kimya Greenwood’un başından geçenleri anlatıyor.
Bab-ı Esrar Kitap Özeti
Kitap, Konya’da bulunan Yakut Otel isimli otelde çıkan yangın üzerine, Londra’dan sigorta acentesinin bu yangını araştırıp incelemesi için oraya yolladığı sigorta eksperi Karen Kimya Greenwood’un başından geçenleri anlatıyor.
Bayan, Karen Kimya Greenwood’un babası Türk annesi İngiliz’dir. Konyalı ve Mevlevi bir babası vardır Karen’in. Babası Derviş Poyraz Efendi uzun seneler önce Şah Nesim isimli Pakistanlı bir şeyh ile birlikte onları bırakıp gitmiştir. Annesi her ne kadar babasına karşı kızgın olmadığını söyleyip, mutlaka haklı bir nedeni olduğunu düşünse de Karen onu hiçbir zaman haklı görememiştir. Bir sigorta şirketinde çalışırken hamile kalmıştır ve bir iş icabı Konya’ya gönderilmiştir. Konya’daki Yakut Otel’inin yangınını soruşturmak için gelen Karen’in diğer bir amacı da Türkiye ve Türkleri iyi tanımak, Türkçeyi de iyi öğrenmektir.
Karen, Konya’ya daha önce çok küçükken babası ile birlikte gelmiş olduğunu şöyle böyle hatırlamaktadır. Yakut Otel yangını için ödenecek tazminatın miktarı da çok yüksektir. Sigorta şirketi de 3 milyon poundluk tazminatı ödemek durumunda kalmış, komplo şüphesi ile Karen’i Konya’ya göndermiştir.
Karen’in görevi bu yangının kaza mı, sabotaj mı olduğunu araştırmak, sigorta şirketinin zararını en aza indirmektir. Bu görevi kabul ettiği için pişmandır. Üstelik hamiledir ve bebeği ile ilgili konulara henüz bir karar verememiştir. Erkek arkadaşı, Nigel ile çok iyi anlaşıyorlardı, fakat o bebeğin kendilerine ayak bağı olacağını, daha genç olduklarını söyleyip duruyordu. Karen henüz kesin kararını vermemişti. Yaşı itibarı ile bu bebek konusunda çok kararsızdı.
Uçak Konya havaalanına inmiş ama onu karşılamaya gelen olmamıştır. Valizi ve çantası ile çıkışa giderken birisi ona seslenir. Bu kişi şirketin Konya’da bulunan acente sahibi, Mennan Fidan’dır. Karen, Türkçe bildiğini söyleyerek bir an önce otele gitmek ister.
Otele giderlerken gördüğü bu kentin hafızası ve anılarında kalan eski Konya olmadığını fark eder. Babası ile yıllar önce geldiği Konya hatıralarında kalan Konya’dan çok farklıdır. O güzel gizlemli evler, dar sokaklar, yaşlı camiler, sarıklı mezar taşları sanki kaybolmuş gibidir. Mennan Beye yıllar önce geldiğinde hayal meyal hatırladığı o özel yeri anlatıp nerede olduğunu sorar.
Mennan bahsettiği yerin bir dergâh olabileceğini söyleyip ara sokaklara girer. Belki yıllar önce annesine ve kendisine hiç haber vermeden terk eden babası ile geldiği o dergâhı hatırlayabilirdi. Nede olsa babası bu dergâhların birinde ilahi aşkı bulmaya çalışarak büyümüş, annesini görene ve âşık olana kadar buralarda yaşamıştı. Karen, bu eski sokakları dikkatle incelemeye başlar.
Şimdi bir parkın yanından geçiyorlardı, içinde küçük bir cami vardı, âmâ buralar hiç tanıdık gelmemişti ona. Tam caminin alınlığındaki yazıyı okumaya çalışırken, Mennan Bey aniden frene basıp, kızgınlıkla söylenmeye başladı. Arabanın tekeri patlamıştı.
Mennan, arabanın lastiğini değiştirirken, Karen, küçük cami ve bahçesindeki çeşmeye doğru gider. Ama aniden karşısına, ince uzun boylu saçı sakalı birbirine karışmış siyahlar giyinmiş bir adam çıkmıştır. Adam, Karen’e korkmamasını, kötülük için gelmediğini ima edip “senin olanı sana getirdim“ diyerek avucunun içine, kahverengi taşlı, gümüş bir yüzük bırakır. Karen avucundaki yüzüğü inceleyip tekrar başını kaldırdığında adamın kaybolduğunu fark eder. Mennan beyin yanına dönen Karen olanları anlatır. Mennan Bey adamın utanmış olabileceğini o nedenle de hemen uzaklaştığını söyler. Karen ve Mennan az ilerde bir yapı daha görürüler burası “Şems-i Tebrizi Camii ve Türbesii.‘dir.
Karen, Türkiye’ye sigorta şirketi için soruşturma yapmak için geldiği Konya da, buna benzer bir takım mistik olaylar yaşamaya başlamışken otel yangını için bir yandan, Mennan Beyi, bir yandan Yakut Otel sahibi Ziya beyi suçlamaya başlamıştır. Yaşadığı gizemli olayların çocukluğundan kalma bu şehir ve babasının onları terk etmesi ile bağdaştırmaya çalışması da sorularının cevabını bulmakta ona yardımcı olmuyordu. Otel yangını ile ilgili sabotaj şüphesi gittikçe çoğalsa da henüz somut bir kanıt bulamamıştı. İşi gereği ne Mennan Beye nede Ziya Beye de güvenmiyordu. İnsanların, para söz konusu olduğunda şeytanın bile aklına gelmeyen yollara başvurduğunu tecrübelerinden öğrenmişti. Bu gizemler ile dolu şehir de babasından bir iz bulabilecek miydi? Bir yanı bulmak istese de diğer yanı ona hala kızgındır. Yıllar önce hiçbir açıklama yapmadan annesini ve kendini terk etmiştir.
Annesi ile görüşmelerinde onu endişelendirmemek adına yaşadıklarından bahsetmemektedir. Buna rağmen annesi bir an önce bu işi sonuçlandırıp geri dönmesini istemektedir. Kendisine verilen yüzük kanayan bir yüzük çıkmış, Karen garip, gizemli rüyalar görmeye başlamıştır. Makalat’ı okuyan Karen bu kitaptaki hikâyeye göre bu kanayan yüzük düğümlenmiş huzursuz gönülden alınmış taşlaşmış yürek olduğunu anlamıştır. Karen‘in hayali çocukluk arkadaşı Sunny Şems çıkmış, Yakut Oteli yangının da bir kundaklama olduğu anlaşılmıştır. Karen tüm bu karmaşaların içinde sürekli ona görünen ve kendisine yardım etmek için gelen siyahlar içinde ki adamın sırrını ve kim olduğu hakkında bilgilere ulaşabilecek miydi? Siyahlar içinde ki adamın kendisine verdiği ve kanayan yüzüğün sırrı neydi?