Anselm Kiefer Kimdir ?

Anselm Kiefer Biyografi 

ALMAN RESSAM, HEYKELTIRAŞ,

FOTOĞRAFÇI VE YERLEŞTİRME SANATÇISI

Doğum: 8 Mart 1945 – Donaueschingen, Baden-Wurttemburg, Almanya

Anselm Kiefer’in Biyografisi

Kiefer, 8 Mart 1945’te İkinci Dünya Savaşı’nın son aylarında doğdu. Bir resim öğretmeninin oğlu olan Kiefer, sanata ilgi duydu ve kendini bir sanatçı olarak gördü.Kara Orman’da, Ren’in doğu kıyısına yakın bir yerde, bir sanatçı olarak gelişiminde biçimlendirici bir rol oynayacak ve çalışmaları için görüntü ve sembolizm sağlayacak bir çevrede bir Katolik evinde büyüdü.Ailesi 1951’de Ottersdorf’a taşındı ve Kiefer Rastatt’taki gramer okuluna gitti.

Erken yaşlardan itibaren sanatsal tutkuları olmasına rağmen, Kiefer 1965 ve 1966 yılları arasında Freiberg Albert  Universitat’ta hukuk ve Roman dilleri okudu.Kısa bir süre sonra avukat olma arzusundan vazgeçerek yalnızca görsel sanatlara odaklanmak için Karlsruhe’deki Staatliche Akademie der Bildende Kunste’de etkili ressam Peter Dreher’den dersler aldı.Bu süre zarfında, 24 yaşında, Avrupa’yı da kapsamlı bir şekilde dolaştı.

Kiefer, Holokost’un utancını ve suçluluğunu hisseden, ancak bununla ilgili hiçbir kişisel deneyimi olmayan bir Alman kuşağının parçasıydı.Sanatçı, okulda İkinci Dünya Savaşı’nın tartışılmamasının kendisi için yaratıcı bir kaynak olduğunu belirtti.Sanat kariyerine, Nazi geçmişiyle açık bir şekilde ilgilenmesi nedeniyle tartışmalara neden olan Meslekler (1969) adlı kışkırtıcı bir fotoğraf dizisiyle başladı.

1970 yılında Kiefer, Staatliche Kunstakademie’de okuduğu Düsseldorf’a taşındı.Kiefer üzerinde kalıcı bir etkisi olacak olan sanatçı Joseph Beuys ile bir akıl hocası ve gayri resmi öğretmen olarak arkadaş oldu.Kiefer’in Almanya’nın geçmişine atıfta bulunarak ironi kullanımından etkilenen Beuys, genç sanatçıda büyük bir potansiyel gördü ve onu resmi keşfetmeye teşvik etti. Sonuç olarak Kiefer fotoğrafçılıktan diğer medyaya geçti ve 1971’de ilk büyük manzara resimlerini yarattı.Büyük ölçüde Beuys’un kavramsal yaklaşımından ve sembollerin kullanımından yararlanan Kiefer, andıran manzaralara ve iç mekanlara odaklanarak kendi benzersiz temsil dilini geliştirmeye başladı.Almanya’nın sanatsal geçmişinin mirasıyla ilgilenirken, ülkenin kırsal otlaklarını betimleyen Alman tarihi, kültürü ve mitolojisi temalarını keşfetmeye devam etti.

İlk bakışta basit pastoral manzaralar gibi görünen bu eserler, Almanya’nın hastalıklı geçmişiyle doludur ve toplu mezarlık alanlarının ve toplama kamplarının ıssız alanlarını çağrıştırır.

Beuys, çalışmaları üzerinde kalıcı bir etki olarak kalacaktı, ancak Kiefer, bu dönemde ilk patronu ve sanatsal bir işbirlikçisi olacak olan Neo-Ekspresyonist ressam Georg Baselitz ile de arkadaş oldu. Baselitz, 1974’te Kiefer’in birkaç eserini satın alarak sanatçının kışkırtıcı konularına rağmen ufuk açıcı erken serilerine devam etmesine izin verdi. 1970’ler ve 1980’ler boyunca Kiefer, Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri ve Orta Doğu’da çeşitli gezilerle Almanya’nın dışına çıktı.Bu deneyimler onun bakış açısını ve çalışmalarını büyük ölçüde etkilemiş.Alman tarihinin temalarından sanat ve mitolojinin sosyal ve dini bağlamlardaki rolleriyle daha geniş bir şekilde ilgili konulara doğru bir kaymayı motive etmiştir.Özellikle İsrail’deki kültürel çalkantılardan etkilenen, Yahudi mistisizminin motiflerini ve Kabala öğretilerini resimlerine entegre etti.Benzer şekilde Mısır’a yaptığı bir ziyaretten de ilham alan Kiefer, dini putperestliğin ve hiyeroglif sembollerinin zengin görsel dağarcığına ulusun engin antik sanat ve eserler hazinesinden sahip çıktı.

Bu dönem, mühürler de dahil olmak üzere yeni motiflerin kullanımını ve manevi ve okült sembolizmle büyülenmeyi görse de, Kiefer’in bir dizi yeni malzeme kullanması ile de karakterize edildi.Örneğin 1981 yapımı Margarete ve Shulamite serisinde sanatçı, çalışmalarında ilk kez somut, dövülebilir ve geçici nitelikleri nedeniyle tercih ettiği samanı kullanmıştır.Daha önce cam kullanımını araştırmış olsa da, saman, çiçek ve kül gibi doğal malzemeler, çalışmalarında merkezi demirbaşlar olacaktı.Daha önceki işlerinde de kullandığı kurşun, 1980’lerde bir Köln katedralinin çatısı yenilenirken satın almasıyla bu dönemde daha baskın hale geldi.

1970’lerin sonlarında ve 1980’lerde Neo Ekspresyonizm öne çıkarken, Kiefer hızla dünya çapında ün kazandı ve 1980’de Baselitz ile birlikte Venedik Bienali’nde Almanya’yı temsil etmek üzere seçildi.Stadelsche Kunstinstitut Direktörü Klaus Gallwitz tarafından alınan bu karar, Neo-Expressionism’i bir hareket olarak doğruladı ve ülkeyi uluslararası bağlamda Alman tarihi ile uzlaşmaya zorladı.Sunum aynı zamanda Kiefer’in kariyerini küresel sanat arenasına fırlatarak geniş çapta tanınmaya yol açtı.

1992’de Kiefer, Frankfurt’un dışındaki küçük bir kasabadan, terk edilmiş bir ipek fabrikası olan Fransa’nın Barjac kentindeki 200 dönümlük yeni bir stüdyo kompleksine taşınarak, yaklaşık 20 yıllık ilk karısını ve üç çocuğunu terk etti. Zamanla Kiefer, alanı kuleler, tüneller ve binalar içeren bir Gesamtkunstwerk’e dönüştürdü. 1995 ve 2001 yılları arasında, kozmosa dayalı soyut bir dizi üstlenerek ve temalar ve medya repertuarını genişleterek geleneksel konusunun ötesine geçti.Aynı zamanda, Rus Fütürist şair Velimir Khlebnikov’a dayanan etkileyici bir dizi yaratarak ve yazıları Kiefer’in tüm eserlerinde tekrarlanan Rumen şair Paul Celan’ın eserlerini yeniden ziyaret ederek, heykel ve metne uzun süredir devam eden ilgisini yeniledi.

2008’de Barjac kompleksini doğanın akışına bırakma planları olan bir bekçinin ellerine bıraktı ve ikinci eşi Avusturyalı fotoğrafçı Renate Graf ve iki çocuğuyla birlikte Paris’e taşındı. Paris’teki stüdyosu da büyükbCroissy Beaubourg’daki eski bir Samaritaine mağazası deposunda 36.000 metrekare. Paris’te Yvon Lambert Gallery, New York’ta Gagosian Gallery, Londra’da The White Cube Gallery ve Paris ve Salzburg’da Thaddaeus Ropac tarafından temsil edilmektedir.

Anselm Kiefer’in Kısa Bir Kariyer Değerlendirmesi 

Kiefer, 1970’lerde ve 1980’lerde Neo Ekspresyonist hareketin ortasında öne çıkarken, çalışmaları hem sanatçılar hem de izleyiciler arasında yankı uyandırmaya devam ediyor.Kısmen Robert Rauschenberg’in kombinlerinden ve Art Brut ile Arte Povera’nın alışılmamışlığından etkilenen malzeme kullanımı, resimde günlük sanat dışı kaynakların sembolik kullanımına dair yeniden canlanmış bir farkındalık getirdi. Pratiğinin bu yönü, üç boyutlu, çok katmanlı tuvallere olan ilgiyi yeniden alevlendirdi ve Zhang Huan ve Dan Colen gibi sonraki sanatçıları malzemelerle daha fazla deneme yapmaya teşvik etti.

Kiefer’in yoğun kompozisyonları ve sade konuları, ressam William Kentridge, Stephen Barclay ve Christopher Bramham’dan fotoğrafçı Zoe Strauss ve Jyrki Parantainen’e ve enstalasyon sanatçısına kadar çeşitli medyalarda savaş, hafıza ve kayıp temalarını keşfeden sanatçılar üzerinde kalıcı bir etki yarattı. 

Soyutlama ve figürasyon arasındaki uçurumda sallanan Kiefer, belirgin bir şekilde şiirsel, psikolojik bir üslup kullanarak baş döndürücü sosyal ve politik sorunları aktarıyor.Minimalizm ve Kavramsal sanatın soğuk estetiğini daha kırmızı, resimsel ve ahlaki bir görsel dil lehine terk ediyor.Çağdaşları Georg Baselitz, Sigmar Polke ve Gerhard Richter ile birlikteAlmanya’yı korkunç geçmişiyle hesaplaşmaya zorlayarak sosyal meseleleri çağdaş tartışmaların ön saflarına getirmeyi başardı.