Anamın Kitabı Eser Özeti | Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Anamın Kitabı Eser Özeti | Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Yazar:Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Türü: Anı türünde yazılmış bir eserdir.
Konusu
Yazar bu kitapta Yakup Kadri, bu kitapta çocukluk anılarını, hayallerini bilinçaltına yerleşen izleri, “ İnsanın alın alınyazısı çocukluğunda yazılmıştır.” düşüncesinden hareketle dile getirdiği “karakter kaderdir “ düşüncesini ortaya koyacak şekilde çocukluk günlerini anlattığı bir anı kitabıdır.
Eserin Kahramanları
İkbal hanım,yazar,yazarın babası,Afet nine
Anamın Kitabı Eser ÖzetiYakup Kadri, Aydın ve Manisa’daki Karaosmanoğulları sülalesinden gelmektedirler. Babası Abdülkadir Bey, Mısır’daki İbrahim Paşa Konağında görevli iken annesi İkbal Hanım ile evlenmiş kendisi de Kahire’de doğmuş İbrahim Paşanın ölmesi nedeniyle Mısır’dan göçerek Manisa’ya gelmişlerdir.Yazar Manisa’ya geldiğinde altı yaşındadır.
Yazar’ın babası etrafında sevilen sayılan bir adamdır ama babasının konuşmaları, hareketleri, annesine karşı olan kaba davranışları yazarı üzmektedir. Dışarıda Osmanlı beyefendisi gibi gözüken babası eve gelince farklı bir hale bürünmekte önüne konulan terlikleri giydikten sonra kendisi ile ilgilenilmekte biraz gecikilse huzursuzluk çıkartan bir adam haline dönüşmektedir. Babası, tam bir hanımefendi olan annesine kibar davranmadığı gibi, elbiselerini bile annesine çıkarttırmakta, en ağır işleri bir hep ona yaptırtmaktadır.
Ama yine de babası zaman zaman küçük Yakup ile kız kardeşini de alarak gezintiye çıkarmaktadır. Küçük Yakup zaman zaman Mısır’daki güzel günleri hatırlamakta Lalası ile Nil Nehrine, Ehramlara kalabalık caddelere yaptıkları gezileri ve günleri de hatırlamaktadır. Babasıyla hayvanat bahçesi gibi bir yer olarak hatırladığı “Özbekiye Bahçesi” ve bir oyuncak mağazası ile yaptıkları araba gezintileri aklından hiç çıkmamaktadır. Hatta babası ile yaptıkları böyle bir gezide babasını bir kadınla samimi şekilde otururken bulmuş ve babası o aksam eve çocuklarıyla birlikte gitmemiş hatta o akşam eve de gelmemiştir.
Mısır’daki bu güzel çocukluk günlerinden sonra geldikleri Manisa’da sıkıntılı günler de görmüştür. Okula giderken uyku sersemi kalkışı, eline “Amme Cüz’ünün verilip okula gittiği günleri, bir dilim kuru ekmek, bir topak tulum peyniri ile kahvaltı yaptığı günleri hiç unutmaz. Okul hayatı ona göre verimsiz ve oldukça sıkıcıdır. Sınıf hocası Mustafa Efendi çatık kaşlı ve kızgın suratlı, okul müdürü de şimşir sopalı bir adamdır. Üstelik okulları çok pis ve bakımsızdır. Bu nedenle biraz utangaçlığı, bilhassa da bu pis koku yüzünden annesinin hazırladığı yemekleri bile okulda yemek içinden gelmemektedir.
Mısır dönüşü sonrasında aile hem itibar görmemek hem de maddi sıkıntılar yüzünden zor günler geçirmektedir. Kaldıkları bu evin arakasındaki Manisa Dağı yazarı etkilemekte yazar bu dağdaki boz renkli kayayı diz çökmüş bir deveye, dağdaki oyukları da aslana benzetmektedir. Sürekli olarak bu dağa gitmek istemekte olan küçük Yakup, komşusunun oğlu Cemal ile oralara kadar gitmiş fakat bulmayı beklediği hiçbir şeyi de bulamamıştır.
Afet Ninesi, kendisinden küçük olan Nazif’in ölümünden sonra tek sevgisini torunu küçük Yakup ‘a vermeye başlamış, Ninesi onlarda kaldığı müddetlerde küçük Yakup da hep ninesi ile yatmıştır. BU yüzden küçük Yakup ninesinden ayrılmak istememekte o evden gitmeye kalkınca kıyametleri koparmakta evdekilere hiç huzur vermemektedir.
Babası hastalandıktan sonra zaten kötü olan sıhhati giderek bozulmuş, kendisini ahirete vermiş seccadesinin başında saatlerce tespih çeken bir adam olup çıkmıştır. Yakup’a sure ezberleten bir hoca halini alıp Yakup Kadiri’ye Kuran-ı Kerim öğretmeye çalışmış ama Küçük Yakup öğrenmek istememiş ve öğrenmemiştir.
Babası ölümüne doğru “Ramazanı Şerif” i İstanbul’da geçirmek niyetine girmişler ama gidecekleri günün arifesinde babası yatağa düşmüş ve kısa bir müddet sonra da ölmüştür.. Babasının cesedi önünde ağlamak istediği halde ağlayamaz.
Babasının ölümünden bir süre sonra emektar dadısı da vefat eder. Bu arada gittiği Çayırbaşı İlkokulu onun huyunu da değiştirir.. Okuldaki çocukların yabaniliği yüzünden onu okula evin kalfası götürmekte, Kalfası teneffüslerde bile yanından ayrılmamaktadır. Buradaki çocuklar sürekli kavga etmekte, çete savaşları yapmakta ve birbirlerine küfürler savurmaktadır.
Yine bir gün böyle bir kavga esnasında kalfası kavgayı ayıramamış ve kalfasına küfürler savurup, yumruklamış, kendisinden daha büyük birini dövebilmesi nedeni ile de kendisine olan güvenine kavuşmuştur. Annesinin narin şekilde yetiştirdiği benliği böylece kendini bulur. Fakat bu durum onun benliğinde ikilemler de oluşturmaya başlar. Annesi onu gözetim altında tutarak okuldaki diğer çocuklardan çirkin huylar kapmasının önüne geçmeye çalışmaktadır.